BU SAYIDA
Dönüşüm Artık Ayrıcalık Değil, Bir Zorunluluktur
Değişen Pazara Uyum: Zorlukları Fırsata Dönüştürmek
Kalite ve Hizmette Fark Yaratmaya Öncelik Vermeliyiz
Otomotivin Geleceği Elektrikleniyor: Şimdi Değişme Zamanı!
Teknoloji ve Bilgi Paylaşımı Odaklı İş Birlikleri Geliştirmeliyiz
Ekonominin Doğal Döngüsü ve Küresel Rekabet
Tedarikçiler Olarak Çevik Olmalı ve Teknolojiye Kucak Açmalıyız
Eski Bir Kitabın Son Sayfasına Geldik, Şimdi Yeni Bir Hikaye Yazma Zamanı
INFOGRAFİK
ARŞİV
KÜNYE
Türk Otomotiv Sanayicisinin Dergisi
INFOGRAFİK
ARŞİV
KÜNYE
Almanya'nın Dönüşü
VAROL KARSLIOĞLU
TAYSAD Dergisi’nin bu ayki yazı konusu olan “durgunluk ve büyüme” teması üzerinde düşünürken ve konuya özellikle otomotiv sektörü odaklı bakınca aklıma ilk önce Almanya geldi. Avrupa Birliği’nin lokomotifi ve Türkiye’nin de en önemli ihracat pazarlarından Almanya’nın son iki yılda ekonomik bir büyüme kaydedememesi sanıyorum TAYSAD camiasının da farkında olduğu ve bizzat yaşadığı bir gerçeklik.
Alman ekonomisi, 2024’ün son çeyreği itibariyle yıllık bazda yüzde 0.2 oranında küçüldü. 2023’ün aynı döneminde bu oran yüzde 0.3 idi.
Son iki yıldaki ekonomik performansına bakınca Almanya’yı Avrupa’nın hasta adamı olarak tanımlamak biraz abartılı görünse de pek temelsiz bir değerlendirme sayılmaz.
4.121 milyar euroluk GSMH ile dünyanın 3. büyük ekonomisi olan Almanya, yüzde yarımdan daha az bir oranda küçülse bile bu düşüş Avrupa Birliği’ni ve dünyayı etkileyecek büyüklükte. Almanya’da toplam istihdamın yüzde 8’ini sağlayan otomotiv sektörünün zayıf performansı bu küçülmenin önemli nedenlerinden biri. Bir yandan Çin’den gelen rekabet bir yandan elektrikli araçlarla gelen yüzyıllık teknolojik dönüşüme uyum zorluğu ve pazar kaybı yetmiyormuş gibi, Trump dönemi ile başlayan ABD-AB ticaret “savaşları”, Alman otomotiv sanayini epeyce zorluyor. Otomotiv sektöründeki sıkıntılara en iyi örnek herhalde Volkswagen'in durumudur. Daha önceki yazılarımızda değindiğimiz gibi, 2030 yılına kadar Almanya’daki birkaç fabrikanın kapatılması ve 30 bine yakın istihdam azalmasına yönelik projeksiyonlar, durumun ciddiyetini göstermeye yetiyor.
Ancak 2025, Almanya ve AB ekonomisi için yeni ve parlak bir dönemin başlangıcı olabilir.
Şubat sonundaki erken genel seçimlerden sonra Başbakanlık görevini devralmaya hazırlanan, seçimlerden birinci parti olarak çıkan Hristiyan Demokratların lideri Friedrich Merz, Yeşillerle de anlaştıktan sonra, Anayasa değişikliğine olanak sağlayacak bir çoğunluğa ulaşma yolunda. Merz, Alman Anayasası’ndaki, bütçe açığını GSMH’nın yüzde biri ile sınırlayan borç frenini savunma ve altyapı yatırımları açısından kaldırmaya hazırlanıyor.
Anayasayı değiştirmek için üçte iki çoğunluk gerekiyor ve Yeşiller Partisi’nin desteği kaçınılmaz. Bu desteği sağlamak için, iklim değişikliğine yönelik 100 milyar Euroluk bir fon konusunda anlaşma sağlanmış görünüyor. Altyapı ve savunma yatırımları için ayrılacak bütçenin bir trilyon Euro’yu bulması ise sürpriz olmayacak.
Anayasal kısıtın ortadan kalkmasıyla, sağcı Hristiyan Demokratlar (CDU/CSU) ile solcu Sosyal Demokratların (SPD) oluşturacağı büyük koalisyon (görüşmeler henüz sonuçlanmadı ama anlaşma olasılığı neredeyse kesin gibi.) bu muazzam harcama politikasıyla Alman ekonomisini yıllar sürecek bir büyüme sürecine sokabilir.
Savunma sanayine dayalı bir büyüme modelinin ve askeri açıdan çok güçlenmiş bir Almanya’nın, yakın tarihi düşündüğümüzde, dünyada yaratacağı endişeleri anlamak mümkün.
Yeni ekonomi politikası Volkswagen gibi krizde bulunan firmalar için yeni bir strateji ve büyük fırsatlar anlamına gelebilir. ABD’nin Avrupa'yı savunma konusunda yalnız bırakacağı artık iyice ortaya çıktığı için savunma sanayisini büyütmek, sadece Almanya değil, Avrupa Birliği için önemli ve kaçınılmaz bir strateji haline geliyor.
Almanya'nın ve muhtemelen Fransa'nın başını çekeceği yeni ve silahlanmaya, savunma sanayine dayalı bir büyüme modeli sıkıntılar içindeki Alman otomotiv sanayine de büyük bir ivme verebilir. Zaten Volkswagen'in CEO'su Oliver Blume savunma sanayine yönelik tekliflere ve ortaklıklara açık olduklarını belirtti.
Artık, İkinci Dünya Savaşı'nın ezikliğini, suçluluğunu geride bırakmış yeni bir askeri ve süper güç mü doğuyor diye sormak için haklı nedenlerimiz var.
Bu gelişmeleri hep birlikte önümüzdeki aylarda ve yıllarda izleyeceğiz.