İş yaşam dengesi dendiğinde sadece işe ve özel yaşama ayrılan saat dilimi olarak algılanmamalıdır. İşte ve özel yaşamınızda kaç saat geçirdiğimiz tabii ki önemli bir girdidir ve gerek koşuldur ancak hem iş hem de özel yaşam saatlerimizi ne kadar etkin ve dolu geçirdiğimiz de bir o kadar kritiktir ve yeter koşuldur.
Umut Özdeş
Canel Otomotiv Genel Müdürü
İş yaşam dengesi son yıllarda çokça konuşulan ve tartışılan kavramların başında geliyor. Bunun nedenleri ise yaşamın çok hızlı akmaya başlaması ve daha karmaşık hale gelmesi ile insanlar üzerinde yarattığı stres, fiziksel işlerin yerine daha yoğun zihinsel işlerle uğraşıyor olmamız dolayısıyla artan psikolojik yüklemeler, Y kuşağının beklenti ve davranış kalıplarının farklılaşması hem bireysel hem de organizasyonel yaratıcılık ve inovasyon yetkinliğinin gerek koşul hale gelmesi gibi birçok neden sıralanabilir. İş yaşam dengesi derken iş ve özel yaşam ile kastettiğimiz alanlar oldukça net, peki denge ile kavramsal olarak neyi ifade ediyoruz? Fiziksel olarak denge, ivmenin sıfır olduğu kararlı bir durumu ifade ediyor. Bir cisim duruyorken de sabit hızla hareket ediyorken de kuvvetler tarafından dengelenmiş ve kararlıdır. Zaten yaşam da böyle değil midir? Hareket halinde iken yani iş ve yaşam kendi mecrasında hızla akarken yaşamı bir bütün olarak kabul ederek dengede tutmak gerekir. Felsefi olarak ise dengeyi, M.Ö 600’lerden Taoizm’den örnek vererek şöyle açıklayabiliriz. Hepimizin bildiği Yin ve Yang gibi karşıt görünen kavramların aslında gerçek yaşamda bir bütünü tamamlayan parçalar olduğu ve hayatın karşıtlıklar üzerinde dengede olduğudur. Diğer bir deyiş ile iş ve özel yaşam karşıt gibi görünse de birbirinden ayrılamaz, birbirini sürekli bir döngüde etkiler, iş içinde yaşam ve yaşamın içinde işten bir şeyler her zaman vardır. Önemli olan denge ve uyum içinde bunu bir bütün olarak koruyabilmektir. Dünya Sağlık Örgütü ise sağlık kavramını “fiziksel ve psikolojik olarak bütün halinde iyi olma durumu” olarak tarifler. Tam olarak sağlıklı olabilmek için sadece fiziksel değil psikolojik olarak iyi hissetmek ve mutlu olmak gerekir. Dolayısı ile sağlık hem fiziksel hem de psikolojik olarak dengede olma durumudur. Sağlıklı olmayan diğer bir deyiş ile dengede olmayan bir bireyin iş hayatında da özel yaşamında da sürdürülebilir ve kalıcı başarıya/doyuma ulaşması beklenemez. İster fizik ister felsefe isterseniz de sağlık ile açıklayın “dengede olma durumu” hem iş hem de özel yaşamın başarılı şekilde devamı için anahtardır. Peki, iş yaşam dengesi nasıl kurulur? İş yaşam dengesi dendiğinde sadece işe ve özel yaşama ayrılan saat dilimi olarak algılanmamalıdır. İşte ve özel yaşamınızda kaç saat geçirdiğimiz tabii ki önemli bir girdidir ve gerek koşuldur ancak hem iş hem de özel yaşam saatlerimizi ne kadar etkin ve dolu geçirdiğimiz de bir o kadar kritiktir ve yeter koşuldur. Dolayısıyla şirket organizasyonlarının ve yönetimin çalışanlarına, özel yaşamlarından özveride bulunmalarına gerek kalmadan çalışabilecekleri ortamı sağlama, üstelik çalışma saatlerinde yaratıcılık ve öğrenme için gerekli esnek zamanı oluşturma sorumluluğu vardır, eğer sürdürülebilir başarı istiyorlarsa. Çalışanın da toplam 24 saat olan ve değiştiremediğimiz bir günlük değerli zaman diliminde iş ve özel yaşam zamanını ne kadar etkin kullandığı kendi sorumluluğundadır. Bunu açıklayabilmek için hayatın bütünündeki rollerimize bakalım… Hepimiz eşiz, evladız, ebeveyniz, kardeşiz, komşuyuz, akrabayız, çalışanız, yöneticiyiz, apartman sakiniyiz, kulüp üyesiyiz, bir yerlere aboneyiz ve benzeri birçok rolü oynuyoruz. Tüm bu rolleri sağlıklı ve başarılı biçimde oynayabilmek için sadece her birine eşit zaman ayırmak mümkün de yeterli de değildir. Kaldı ki bu roller kişiden kişiye, sektöre, bölgeye göre de değişkenlik gösterir. Dolayısı ile az ya da çok değil, kaliteli ve doyum sağlayan bir zaman geçirmek önemlidir. Sonuç olarak uzun, yoğun, iş saatleri dışında ve çok çalışmanın eve iş götürmenin iş garantisi ve vazgeçilmez olduğu yıllar bir önceki yüzyılda kaldı. Böyle çalışanlar da böyle çalışılmasını isteyenler de kendilerini sorgulamalılar. İş yaşamında çok çalışmak değil verimli ve etkin çalışmak, öğrenmeye ve gelişmeye zaman ayırmak, yaratıcılığı destekleyen ve sonuç odaklı bir yaklaşımı öne çıkarmak gereklidir. Bunu yapınca zaten özel yaşama yeterli zaman kalacaktır ve bu noktada yaşamdaki diğer rollerimizi doyum sağlayıcı etkinlikte ve kalitede oynayabilmemiz gerekir. Yaratıcı insanların temel ve ortak özelliklerine baktığımızda, Kendilerine ayrılmış zaman isterler, hayal kurarlar, iyi gözlemcidirler, kendilerine uygun saat ve yöntemlerle çalışırlar, deneyimlemeyi severler, başarısızlıktan korkmazlar ve risk alırlar, her şeyi sorgularlar, kavramsal bilgiyi severler ve olgunlaştırıp rafine ettikleri kendi fikirleri vardır. Sizce bunların kaçı rutin, tek düze, eğlence ve tatmin içermeyen, sadece sorunlarla dolu ve uzun saatler yoğun bir çalışma ortamıyla ve içi boş saatlerden oluşan bir özel yaşam alanı ile sağlanabilir? En değerli varlığımız olan zamanı, yaşamı ıskalamadan ister iş ister özel yaşam olsun dolu dolu ve kaliteli geçirmeliyiz. Terazi misali, kefeleri dengelemek için iki tarafta da ağırlık olması gerekir. Kefelere mutlaka ağırlıkları koyalım… Bunun için pratik olarak birçok yapılacak listelenebilir elbette. Mutlaka uzun tatil yapın, çocuklarla zaman geçirin, hobiniz olsun, okuyun, tartışın, sanatla haşır neşir olun, şöyle yapın böyle yapın denebilir. Ama bilelim ki birbirimize verebileceğimiz doğruluğu kesin bir reçetemiz yok. Herkesin çözümü kişiseldir dengeyi hangi araç ve yöntemlerle sağlayacağınızı ve yolunuzu siz belirleyeceksiniz yeter ki farkında olalım, yaşamdan beklentilerimiz ve amacınız tanımlı olsun.