Türk Otomotiv Sanayicisinin Dergisi



Dönüşüm Artık Ayrıcalık Değil, Bir Zorunluluktur

Paylaş :
Haber Eklenme Tarihi : 10.04.2025 13:30:00

Endüstri 4.0 ve akıllı üretim teknolojilerine yapılan yatırımlar, üretim süreçlerinin optimize edilmesine olanak tanıyarak enerji tüketimi ile operasyonel maliyetlerin düşürülmesini sağlayabilir. Yapay zeka tabanlı üretim planlaması, israfları minimuma indirirken verimliliği önemli ölçüde artırabilir. Bu dönüşüme hızla uyum gösteren ve sürdürülebilir iş modellerini benimseyen tedarikçiler ise kârlılıklarını koruyup küresel pazarda güçlü bir rekabet avantajı yakalayabilir.

 

Görkem Tok 

BİRİNCİ Amerika Ofisi - Btech Inc. 
İş Geliştirme Yöneticisi
 
 
Verimliliğin artırılması ve sürdürülebilirlik uygulamaları günümüzde otomotiv sektöründe önemli bir gereklilik haline geldi
Elektrifikasyonun geleneksel kârlılığa olan etkisi, tedarikçilerin teknolojiye yönelik yatırımlarını artırarak yeni fırsatlar yaratmalarını zorunlu kılıyor. Özellikle Amerika pazarı açısından rekabetçiliği korumak için üretim kapasitesinin bir kısmının Kuzey Amerika kıtasına taşınması ve tedarik zincirinin optimize edilmesine yönelik adımlar kritik önem taşıyor. Bu bağlamda, USMCA ve IRA teşvikleri, Amerikan yerel üreticilerini desteklerken, Türkiye merkezli tedarikçilerin stratejik ortaklıklar kurması ve bölgesel üretim yatırımlarına yönelmesi bir gereklilik halini alıyor.
 
Çin, Hindistan ve Meksika menşeli rakiplerle rekabette öne geçmek için ise dijitalleşme, üretimde verimlilik artışı ve sürdürülebilirlik odaklı uygulamalar büyük bir fark yaratıyor. Elektrifikasyon sürecinde başarılı olabilmenin temelinde modüler ve montajlı çözümler geliştirmek, yeşil üretimi desteklemek ve dijital dönüşümü hızlandırmak yatıyor. Tüm bu unsurlar, sektörde rekabet avantajı kazandıracak kilit faktörler olarak ön plana çıkıyor.
 
Dönüşüm artık bir tercih değil, kaçınılmaz bir zorunluluk haline geldi
Küresel emisyon düzenlemeleri, otomotiv sektöründe sürdürülebilir üretimi giderek daha kritik bir gereklilik haline getiriyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı, IRA yasası ve Çin’in karbon nötr hedefleri, otomotiv üreticilerini yalnızca düşük maliyetli değil, aynı zamanda çevre dostu üretim yapan tedarikçilere öncelik vermeye yönlendiriyor.
 
Bu kapsamda ilk adım olarak, yalnızca kendi operasyonlarımızı değil, tedarikçilerimizin de sürdürülebilirlik performanslarını dikkatle değerlendiriyoruz. Bu yaklaşım, sürdürülebilirliğe verdiğimiz önemin bir yansıması olarak markamızı, müşterilerimiz için yalnızca bir tedarikçiden ziyade, geleceğe değer katan bir çözüm ortağı konumuna taşıyor.
 
Sürdürülebilirliğin artık daha da büyük bir önem kazandığı bu süreçte, biz otomotiv tedarikçileri için dönüşüm artık bir tercih değil, kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir. Dijitalleşme ve üretim verimliliğini artırma çalışmaları ise sektörde kârlılığı sürdürülebilir bir biçimde korumanın temel anahtarlarından biri olarak öne çıkmaktadır.
 
Katma değeri yüksek ürünlere yoğunlaşmak
Uzak Doğu’daki düşük maliyetli üreticilerle rekabet, OEM’lerin maliyetlerini düşürme gereksinimini beraberinde getirirken, bu durum Türkiye’deki tedarik sanayisi üzerinde hem fırsatlar hem de zorluklar yaratıyor. Düşük işçilik maliyetleri nedeniyle fiyat rekabetine girmek neredeyse imkânsız hale gelirken, Türkiye’nin bu zorluğu aşabilmesi için stratejik bir dönüşüm geçirmesi gerekiyor. Tedarikçilerin katma değeri yüksek ürünlere odaklanması, bu süreçte kritik bir önem taşıyor.
Hafif alaşımlı malzemeler, ileri mühendislik gerektiren talaşlı üretimler ve modüler montaj çözümleri gibi alanlara yönelmek, Türkiye’nin rekabet avantajını artırabilecek seçenekler arasında bulunuyor. OEM’lerin fiyat odaklı stratejilerinin yanı sıra lojistik kolaylıklar ve sürdürülebilirlik gibi kriterleri de değerlendirmeye alması, Türkiye'nin Avrupa ve Amerika pazarlarında güçlü bir tedarikçi olarak konumunu korumasına ve hatta geliştirmesine katkı sağlayacaktır.
 
Bununla birlikte, küresel ticaret politikalarındaki değişimler de Türkiye için yeni fırsat kapıları aralıyor. Özellikle ABD-Çin ticaret savaşları ve Trump yönetimi döneminde uygulanan ek gümrük vergileri, Çin’den ithalatı zorlaştırarak OEM’leri alternatif tedarik zincirlerine yönlendirdi. Türkiye, stratejik coğrafi konumu, üretimdeki esnekliği ve Avrupa ile Gümrük Birliği gibi avantajları sayesinde bu süreçte öne çıkan bir oyuncu olabilir. Ancak, bu avantajları tam anlamıyla değerlendirebilmesi için Türkiye’nin Ar-Ge yatırımlarını artırması, üretim süreçlerini dijitalleştirmeye hız vermesi ve sürdürülebilirlik odaklı çalışmaları güçlendirmesi gerekiyor. Aynı zamanda üretim verimliliğini daha üst seviyelere taşımak da uzun vadeli rekabet gücünü garanti altına almanın temel bileşenlerinden biri olmalı.
Üreticiler, içten yanmalı motor (ICE), hibrit ve tam elektrikli araç (BEV) üretimini aynı anda gerçekleştirebilmek için esnek üretim modellerine yöneliyor. Bu kapsamlı dönüşüm sürecinde, tedarikçilerin iş modellerini yeniden yapılandırması kaçınılmaz hale geliyor.  
 
OEM’lerin hem geleneksel hem de elektrikli araç üretimine uygun esnek üretim tesisleri kurma çabalarına paralel olarak, tedarikçilerin de bu değişime hızla uyum sağlaması gerekiyor. Özellikle proses akışlarının, hem düşük hem de yüksek hacimli üretime uyum sağlayabilecek şekilde esnekleştirilmesi kritik bir gereklilik olarak öne çıkıyor. Bunun yanı sıra, taleplere çevik bir yaklaşımla hızlı yanıt verebilecek operasyonel yetkinliklerin geliştirilmesi ve ürün portföyünün daha çeşitlendirilmiş bir yapıya kavuşturulması, sektörde rekabetçiliği sürdürebilmek açısından büyük önem taşıyor.

 

E-Posta Olarak Gönder

Başarıyla Gönderildi
İşleminiz başarıyla gerçekleştirildi

Adınız Soyadınız
Haberi Göndermek İstediğiniz E-Posta Adresini Girin
Notunuz