Türk Otomotiv Sanayicisinin Dergisi



Ah Be Otomobil Sen Neymişsin… Ülkeleri Bile Birbirine Düşürebiliyorsun

Paylaş :
Haber Eklenme Tarihi : 31.01.2025 16:36:00

Otomotiv sektöründeki en büyük değişim, bir anlamda geriye dönüşüm; özellikle elektrikli araçların (EV) geri gelmesiyle yeni bir evreye girmiş ve yanında yeni kavramları da beraberinde getirmiştir. Otonom sürüş teknolojileri, dijitalleşme, bağlantılılık ve sürdürülebilirlik kavramları en fazla bu alanda ele alınmaktadır. Dolayısıyla dünya çapındaki rekabet de aşağıdaki alanlarda artarak yoğunlaşacaktır. 

 

Saffet Çakmak

Cadem

 

Otomotiv ürünleri bulunuşlarının ilk zamanlarından beri insanlığın en çok ilgisini çeken, en yararlı makinelerden olmuştur. Hakkında yüzlerce bilim dalı oluşan, binlerce kitap yazılan, milyonlarcası tasarlanan ve üretilen bu ürünlere “Dünyayı Değiştiren Makine” bile denmiştir. 
 
Öyle görünüyor ki ilk gününden beri hiç değişmemiş gibi görünen ama gerçekte büyük bir dönüşüm ve gelişim geçirmiş bu makineler için insanoğlu uzun süre çalışacak, kitaplar yazacak ve ülkeler seviyesinde büyük rekabetlere sebep olmaya devam edecek.
 
Otomotiv sektöründeki en büyük değişim, bir anlamda geriye dönüşüm; özellikle elektrikli araçların (EV) geri gelmesiyle yeni bir evreye girmiş ve yanında yeni kavramları da beraberinde getirmiştir. Otonom sürüş teknolojileri, dijitalleşme, bağlantılılık ve sürdürülebilirlik kavramları en fazla bu alanda ele alınmaktadır. Dolayısıyla dünya çapındaki rekabet de aşağıdaki alanlarda artarak yoğunlaşacaktır. 
 
Elektrikli Araçlar (EV) ve Batarya Teknolojileri: Sektörün en önemli dönüşüm ve rekabetin en yoğun olduğu alan. Yeni teknolojilerin geliştirilmesi, maliyetlerin düşürülmesi ve şarj altyapısının yaygınlaştırılması rekabeti şekillendiriyor.
 
Otonom Sürüş ve Yapay Zeka: Otomotiv üreticileri ve teknoloji şirketleri arasında bir iş birliği ve rekabet alanı. Otonom sürüş güvenliği global standartları ve regülasyonlar da otorite ve uzmanlara yeni çalışma alanları açmıştır.
 
Dijitalleşme ve Bağlanabilirlik: Araç içi teknolojiler, veri analitiği ve araçtan araca iletişim sistemleri sektörü yeniden tanımlıyor.
 
Yeşil Dönüşüm ve Karbon Nötr Hedefleri: Sürdürülebilirlik artık zorunlu bir gereklilik haline geldi. Şirketlerin karbon ayak izlerini azaltma çabaları, tüketici tercihlerini ve regülasyonları etkiliyor.
 
Küresel Tedarik Zinciri ve Yerelleşme: Pandemi ve jeopolitik gerilimler tedarik zincirlerini etkilerken, yerelleşme eğilimleri artıyor.
 
Yeni İş Modelleri: Üyelik bazlı araç kullanım hizmetleri, paylaşım ekonomisi ve mobilite hizmetleri sektörü dönüştürüyor.
 
Tüm bunların doğal sonucu, Çin ve Avrupa otomotiv sektörleri arasındaki rekabet son yıllarda belirgin şekilde kızışmakta. Bu rekabet, asıl olarak her iki bölgenin farklı stratejilere odaklanmasına neden oluyor  ve otomotiv sektöründeki dönüşümle daha da hızlanıyor.
 
Dönüşüm ve rekabet konusu da alternatif enerji kaynakları ve depolama sistemlerinde  olacaktır.
Elektrikli araçlar (EV) etrafındaki rekabetin etkileri giderek daha geniş bir yelpazeye yayılıyor olması enerji kaynakları çeşitliliği de yarış konusu yapacaktır. Elektrikli araçlarda hayal kırıklığı yaşıyor gibi olan Avrupa ve Japonya, hidrojen gibi alternatif enerji çözümlerini daha fazla ön plana çıkarması, Çin’in batarya teknolojileri ve elektrikli araçlardaki liderliği karşısında bir stratejik hamle olarak değerlendirilebilir.
 
Avrupa Birliği, hidrojen kullanımını destekleyen çeşitli projelere büyük yatırımlar yapıyor. Bu yatırımlar, özellikle ticari araçlarda (kamyonlar, otobüsler) hidrojenin potansiyelini artırmayı hedefliyor. Japonya, hidrojen enerjisine uzun süredir yatırım yapıyor. Uzun menzil, hızlı dolum süreleri ve sıfır emisyon, hidrojenin özellikle ağır yük taşımacılığı ve uzun mesafeli araçlarda cazip bir seçenek olmasını sağlıyor.
 
Bu yarış ve rekabet içinde analizi iyi yapıp, doğru yerde konumlanmak önemli bir başarı olacaktır.
Benim bakış açıma göre; kentsel kullanım ve bireysel araçlar için batarya elektrikli araçlar (BEV) önde olacak. Ağır ticari araçlar ve uzun menzil gereksinimleri için hidrojen yakıt hücreli araçlar (FCEV) daha uygun hale gelebilecek gibi görünüyor. Zira batarya boyutları küçülüp, fiyatları düşerken, hidrojenin maliyetleri henüz yeterince rekabetçi değil. 
 
Önümüzdeki yıllarda, bu rekabetin sonucu hem hükümetlerin teşvik politikalarına hem de teknolojik yeniliklerin hızına bağlı olacak. Enerji kaynaklarının bu çeşitliliği, sektörün dinamiklerini değiştirebilir ve farklı bölgelerde farklı çözümler benimsenebilir.
 
Elektrikli araçlara (EV) yönelik talepte yaşanan dalgalanmalar, sektörün büyüme dönemlerinde karşılaşabileceği doğal bir durum gibi görünüyor. Bunun geçici mi yoksa kalıcı mı olduğunu anlamak için bazı kritik faktörleri incelemek gerekiyor.
 
Geçici olacak dalgalanmalar: Yüksek faiz oranları ve ekonomik belirsizlikte, otomobil alımları genelde ertelenen harcamalardandır. Bu araçlara yönelik teşviklerin azaltılması veya kaldırılması, talep dalgalanmalarına neden olabiliyor. 
 
Çip krizi ve parça eksiklikleri, pandemi sonrası tedarik zincirindeki aksaklıklar, üretimi yavaşlattığını ve tüketici talebini karşılamayı zorlaştırdığını gördük. Lityum gibi kritik maddelerin fiyatlarındaki dalgalanmalar, batarya ve araç maliyetlerini artırarak talebi etkileyebilmekte.
 
Bazı bölgelerde şarj altyapısının yeterince hızlı gelişmemesi, tüketicilerin EV’lere geçişini yavaşlatıyor. Bu durum, özellikle yeni pazarlarda dalgalanmalara yol açabiliyor.
 
Kalıcı düşüş ihtimalleri: Kalıcı düşüşe sebep olan başta tüketici beklentilerinde doyum olmakta. İlk alıcılar (early adopters) pazarı doymaya başladıysa, yeni müşteri gruplarını çekmek daha zor olabiliyor. Orta gelir gruplarını cezbetmek için fiyatların ve toplam sahip olma maliyetinin düşmesi gerekiyor.
Hidrojen yakıt hücreli araçlar veya sentetik yakıtlar gibi alternatif teknolojiler, özellikle ticari ve uzun menzil gerektiren araçlarda EV’lere olan ilgiyi azaltabilir. Bazı bölgelerde EV’lerin benimsenmesi hızlanırken, altyapı eksikliği veya düşük gelir seviyeleri nedeniyle diğer bölgelerde benimseme yavaşlayabilir. Bu, küresel EV talebinin dengesiz bir şekilde artmasına neden olabilir. Hükümetler karbon nötr hedeflerinde yeterince kararlı davranmazsa, EV’lere olan talep büyümesi hız kaybedebilir.
 
Uzun vade perspektifi: Uzun vadede EV talebinin artacağına dair genel bir beklenti var. Zira, batarya maliyetleri düşmeye devam ediyor, şarj altyapısı hızla genişliyor, karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik politik baskılar artıyor. Talepteki dalgalanmalar, geçiş dönemine özgü zorluklardan kaynaklanabilir ve pazarın olgunlaşmasıyla düzelebilir. Gelişmekte olan pazarlarda (Hindistan, Güneydoğu Asya) EV talebi büyümeye yeni katkılar sağlayabilir.
Dalgalanmaların büyük bir kısmı geçici gibi görünse de uzun vadede EV talebini belirleyecek ana faktörler, maliyetlerin düşmesi, şarj altyapısının gelişmesi ve regülasyonlardaki kararlılıktır. Ancak, hükümetlerin politikalardaki değişimleri veya tüketicilerin beklentilerindeki radikal farklılıklar, kalıcı bir düşüş riskini ortaya çıkarabilir.
 
Bu bağlamda, EV üreticileri ve sektördeki diğer oyuncular, müşteri güvenini artırmak, ürün çeşitliliğini sağlamak ve altyapı eksikliklerini çözmek için stratejilerini hızla uyarlamalıdır.
 
Sonuç olarak: Bataryalı elektrikli araçlar, orta boy ve küçük araç segmentlerinde, kapalı alanlardaki özel kullanımlarda; çevresel, ekonomik ve operasyonel avantajları nedeniyle uzun vadede tercih edilen çözüm olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Bizlere de bu alanda daha çok iş ve fırsat olacağına şüphe yok…
 
Düşük hızlı araçlardaki fırsatlar
Ben bataryalı elektrikli araçların -özellikle küçük araç segmentlerinde- vazgeçilmez olacağını düşünüyorum. Örneğin L sınıfı vb düşük hızlı küçük boyutlu elektrikli mobilite ürünlerinin; küçük yerleşim yerleri, fabrikalar, tesis, kampüs ve liman gibi kapalı alanlarda sürekli talep göreceğini öngörüyorum.
 
Düşük hızlı araçlar, yoğun şehir içi trafik ve dar park alanları gibi zorluklara uygun bir çözüm sunuyor. Küçük araçların enerji ihtiyaçları daha düşük olduğu için ev tipi şarj noktaları veya basit altyapılar yeterli olabiliyor. Bu durum, özellikle bireysel kullanıcılar ve küçük işletmeler için cazip bir avantaj yaratıyor.
 
Küçük araçlar genellikle şehir içi dağıtım, bireysel ulaşım veya kısa mesafeli taşımacılıkta kullanılıyor. Bu durum, karbon salınımını azaltma hedefleri doğrultusunda BEV’lerin tercih edilmesini sağlıyor. Kapalı veya kısmen kapalı alanlarda sıfır emisyon zorunluluğu, elektrikli iş makinelerinin tercih edilmesini teşvik ediyor. Elektrikli araçlar, gürültü kirliliğini minimize ederek kampüsler, oteller veya diğer yaşam alanlarında kullanım için ideal bir çözüm sunarken, kısa mesafelerde yüksek enerji verimliliği sağlayarak maliyetleri düşürüyor. Elektrikli güç aktarma organlarının daha az hareketli parçası olması, bakım gereksinimlerini azaltıyor ve operasyonel sürekliliği artırıyor. Avrupa ve ABD gibi bölgelerde zorunlu olmaya başlayan çevreci politikalar diğer bölgelerde de yaygınlaşacaktır.
 
Bu sınıf mobilite araçları, gelişmekte olan ülkelerde ekonomik ulaşım aracı olarak benimsenme potansiyeline sahip. Ticari uygulamalarda (örneğin kargo bisikletleri ve küçük dağıtım araçları) kullanım artışını gözlemlemekteyiz. Otomasyonla birleştirilmiş tam elektrikli iş makineleri, lojistik operasyonlarında verimliliği artırıyor, enerji yönetim sistemlerine entegre edilerek yenilenebilir enerji kaynaklarıyla uyumlu hale getirilebiliyor.

 

Bu rekabette Çin’in yükselişi neden ve nasıl gelişti? 

İç Pazar ve Hacim Avantajı: Çin, çok büyük bir nüfus avantajıyla, dünyanın en büyük otomobil pazarı olmaya zaten adaydı. Özellikle 2000'lerden itibaren yabancı üreticilere geniş fırsatlar sundu.  Süreçte yerel markalar da (BYD, Geely gibi) hızlı büyüme fırsatını kaçırmadı.

Devlet Destekleri: Çin hükümeti, elektrikli araç (EV) üreticilerini büyük teşviklerle destekledi. Bu, yerel markaların teknoloji geliştirmesini ve büyümesini hızlandırdı.
 
Düşük Maliyetler: Çin, geniş üretim kapasiteleri ve düşük işçilik maliyetleriyle rekabetçi bir konum kazandı. Bu durum, küresel otomotiv sektöründe Avrupa dahil diğer bölgelere baskı yarattı.
 
Çin şu an EV satışlarında dünya lideri konumunda. Çinli markaların hızına yetişmek için – ayrı bir başarı hikayesi olan- Tesla ile Volkswagen, BMW ve Stellantis gibi şirketlerle Avrupa ciddi yatırımlar yapıyor. Çin, dünya çapında en büyük batarya üreticisi olan CATL gibi şirketlere ev sahipliği yapıyor. Avrupa'da batarya üretim kapasitesi artırılsa da Çin ile arasında hala bir fark var. Çinli markalar, BYD, NIO ve XPeng gibi yenilikçi tasarımlar ve ileri teknolojilerle Avrupa pazarına girmeye, Avrupa’nın güçlü yerli üreticilerini zorlamaya başladı.
E-Posta Olarak Gönder

Başarıyla Gönderildi
İşleminiz başarıyla gerçekleştirildi

Adınız Soyadınız
Haberi Göndermek İstediğiniz E-Posta Adresini Girin
Notunuz