Benim sevdiğim bir söz vardır, çok da bilinen bir deyimdir: ''Herkes işine baksın''. İşinize konsantre oldunuz mu gerisi artık sizi çok fazla ilgilendirmez. Yoğunlaşıp, sonuç alırsınız.
Ümit Orman
ORSAN Ticari Araçlar Yönetim Kurulu Üyesi
Yazıma eski bir Çin atasözü ile başlayacağım: “Bir saatliğine mutlu olacaksanız, şekerleme yapın. Bir günlüğüne mutlu olacaksanız, balık avlamaya gidin. Bir aylığına mutlu olacaksanız, evlenin. Bir yıllığına mutlu olacaksanız, bir servete konun. Tüm yaşam boyunca mutlu olacaksanız, işinizi sevin…”
Firmamızın kurucusu olan babam Abdülkadir Orman hayattayken aile şirketimiz ORSAN ataerkil kurallar ve disiplinle yönetilirdi. Beşiktaş JK Başkanı kardeşim Fikret Orman, çok sabırlı bir insandır. Kendisine “Bu sabrı nereden alıyorsun” diye sorduklarında “Ben babama sabretmiş bir insanım, Beşiktaş taraftarına mı sabredemeyeceğim” demişti. Ben, kardeşlerim Karadenizli ailenin çocukları olarak cabbar büyütüldük. Bu yüzden de çok çabuk pes eden insanlar olmadık. Hep, konsantre bir şekilde sadece işimize yoğunlaştık. Babamız bir yanda söylenip dururken, ben diğer yanda hep bildiğimi yapardım. Babam sonra iş sonuçlarına bakarak, “İyi ki beni dinlememişsin” diyerek tebrik ederdi. Benim sevdiğim bir söz vardır, çok da bilinen bir deyimdir: ‘’herkes işine baksın’’. İşinize konsantre oldunuz mu gerisi artık sizi çok fazla ilgilendirmez. Günümüzde gençler çok çabuk pes ediyor ve sıkılıyorlar. Gençlerde sebat etmek yok. Tabir yerindeyse “Armut piş, ağzıma düş” durumundalar. Gençler pamuklara sarılı yetiştirildikleri için hep bir hazırcılık durumundalar. Biz, varsıl bir ailede büyüdük, ama babamız bize asla zenginlik diye bir şeyi hissettirmedi. “Kendiniz kazanın kendiniz yapın, hazıra konmayın, kendi emeğinizle yapın” derdi. Bugün gençlerde emek harcamak ya da var olanla yetinmek gibi bir olgu yok. Ben gençlere sebat etmelerini ve pes etmemelerini öneriyorum. Bir makina mühendisi, imalathaneye indiğinde, CNC tezgahlarını hayatında ilk kez görmüş gibi bakardı. Bu durum benim çok tuhafıma giderdi. Bu yüzden gençlere biraz pratik yapmalarını da öneriyorum. Eğitim hayatlarında da stajlarını yapsınlar. Anne ve baba desteği olmadan, hiç bilmedikleri firmalarda çalışsınlar. Daha sonra ailenin şirketinde çalışabilirler. Günümüzde X, Y, Z kuşaklarının yerini bambaşka bir kuşak alıyor. Hepsi teknoloji çocukları. Yeğenlerimden biliyorum, ellerinde telefonlar, iPad’ler. Onlardan da farklı bir nesil çıkacak. Belki bize göre çok farklı bir şey yaratacaklar. Fakat çok hareketsizler, şimdilik kızıyoruz ama belki dünyayı onlar kurtaracaklar. Çok eleştiriyoruz ama belki bulacakları icatlarla bizlere yeni kapılar açabilirler. Bizler fiziken çalıştık, çok emekler harcadık. Ama onlar zaman kaybetmek, emek harcamak istemiyorlar. İşin başına geçtikleri zaman bir program yazıyor, işi iki saat kısaltabiliyorlar. Onlara da zaman tanımak, fikirlerini dinlemek gerek. Yeni nesile de biraz tolerans vermek, kendilerini göstermelerine olanak tanımak gerek sanırım. Şu an Bodrum’dayım. Burada bir otelimiz var. Profesyonel kadro yönetiyor, ben arada bir gidip gözden geçiriyorum. Sıradan bir müşteri gibi gezip dolaşıyorum, görmüş olduğum eksiklikleri iletiyorum. Benim işim artık bundan sonra gözlemcilik. Kurumsallaşmayı gençlerin önünü açarak yaptık. Her şeyin başında olarak, bizim tecrübe ve fikirlerimiz onlar için ana fikir. Bayılıyorlar, çok hoşlarına gidiyor. Onlara saygıyla işlerini yapmaları için tolerans veriyoruz. Ben çok fazla karışmayı sevmiyorum çünkü babamız bize çok karıştığı için aynı şeyi ben gençlere yapmak istemiyorum. Onları uzaktan izliyorum, gençleri çok seviyorum ve sevdiğimi çok gösteriyorum. Elemanlara çok fazla dokunulmaz ama ben tüm arkadaşlarımızı sarıp kucaklıyorum. Onlar da bundan çok memnunlar. Sevgimi her şekilde gösteriyorum ve bir de çok onore ediyorum.