Finansman ihtiyacının hangi para cinsinden kullanılacağı işletmenin kaynağı ne için kullanacağı, krediyi geri ödeme düzeni ve buna benzer birçok faktöre göre belirlenebilir. Bu noktada işletmenin gelir gider kalemleri arasındaki kur farkları, kullanılacak kredinin toplam masrafı ve piyasaların kur beklentileri ön planda olmalıdır.
Son yılda piyasada yaşanan durgunluk ödemeler dengesi bakımından en çok KOBİ’leri zorda bıraktı. Borçların ödenmesinde sıkıntı yaşayan KOBİ’ler teminat yetersizliğinden dolayı finansman bulmakta zorlandı; birçok banka kredilerini çağırmak zorunda kaldı. Tedarik-ödeme zincirinde yaşanan aksaklık piyasayı vadelerin uzadığı, alacak dengesinin sekteye uğradığı bir yöne doğru kaydırdı. Bu koşullar altında KOBİ’lerin işletme finansmanı için yapabilecekleri kısıtlı görünse de yeni kredi modellemeleri, alternatif işletme sermayesi kaynakları ve dijital finansman yönetimleri KOBİ’ler için atılacak önemli adımlar arasında yer alıyor. Alacak tahsil sürelerinin uzaması ile faaliyet döngüsünde sorun yaşayan işletmeler, burada gerçekleşen açıkları kapatmak adına bankalardan kredi yapılandırma arayışına girebilir. Bu bağlamda 2017 yılı başından itibaren Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) sağladığı hazine kaynaklı kefaletli kredileri ve KOSGEB’in maliyetsiz kredileri KOBİ’lerin içinde bulunduğu finansman sıkıntısını rahatlatmak için başvurulan kaynakların başında geliyor. BDDK verilerine göre; KGF ile birlikte KOBİ’lerin kullandıkları krediler yılın ilk üç ayında yıllık bazda yüzde 12 arttı. İşletmeler hareketlenen piyasa ile birlikte elde ettikleri finansmanı alacak ve stok finansmanına yönlendirerek ticari ödemeler dengesini rahatlatabilir. Düşük maliyetli kredi finansmanının ötesinde işletmeler ticaretin finansmanı ya da tedarik zinciri finansmanı da olarak alınan Faktoring hizmetlerinden de yararlanabilir. Alacak devrinden faydalanan işletmeler kısa vadeli ödemelerini gerçekleştirebilir. Finansman ihtiyaçlarını karşılamada aciliyeti olan işletmeler görece daha uzun kredi başvuru ve teminat sürecini beklemek zorunda kalmadan bu yöntemi tercih edebilir. Son olarak KOBİ’ler, piyasa koşullarına karşı işletme finansmanı konusunda daha hazır olmak ve hızlı hareket edebilmek adına finansman ve nakit yönetimlerini dijitalleştirmeye ağırlık vermelidir. Finansal operasyonları iyileşen KOBİ’ler verimliliği arttırarak tüm bu süreci yürütmede daha etkili olacaktır. Kur riskinden arınmak adına alınabilecek önlemlerden başta gelen opsiyon ve forward tarzı türevler kullanılarak belli bir prim ödeyip riskten tümüyle kurtulmak mümkün. Türevler dışında bir yöntem tercih etmek isteyen tedarikçilerin önündeki belirgin seçenekler, işletmenin yapısı ve operasyonların uygunluğu göz önünde bulundurularak yabancı para bazlı faturalandırma, fiyata yansıtma, operasyonel hedging ve de uygun kurda kredi kullanımı olarak sıralanabilir. Bir ithalatçı firmanın tedariklerini dolar bazlı gerçekleştirmesi fakat faturalandırmalarını TL ile yapması bu firmayı kur riskine maruz bırakabilir. Bu durumda faturalandırmaların da dolar bazlı gerçekleştirilmesi tedarikçi açısından bu riski ortadan kaldıracaktır. Fakat bu yöntem her koşulda uygulanması kolay bir yöntem değildir. Dolar veya euro bazlı bir faturalandırma söz konusu olmadığında kurdaki değişime yakın bir meblağ fiyata yansıtılarak risk azaltımına gidilebilir. Bu seçenek kur riskini tamamen gidermese bile belirli bir ölçüde korunma sağlayabilir. Operasyonel hedging, firmanın faaliyet döngüsünde çeşitli değişikliklere giderek kur riskinden korunmasını amaçlar. Alacakları TL cinsinden fakat borcu dolar cinsinden olan ve faaliyet döngüsü 120 gün olan bir firmanın faaliyet döngüsünde olan açığı stok tutma ve tahsilat sürelerini azaltarak daraltmak ve dolar bazında daha az borçlanmak brüt karlılığı düşürebilir ama kur riskine karşı bir koruma sağlar. Kur hareketleri sonucu gelebilecek olan zarar yüksek olarak öngörülüyorsa bu yöntem tercih edilebilir. Finansman ihtiyacının hangi para cinsinden kullanılacağı işletmenin kaynağı ne için kullanacağı, krediyi geri ödeme düzeni ve buna benzer birçok faktöre göre belirlenebilir. Bu noktada işletmenin gelir gider kalemleri arasındaki kur farkları, kullanılacak kredinin toplam masrafı ve piyasaların kur beklentileri ön planda olmalıdır gibi faktörler dikkate alınmalıdır. Örneğin; dolar cinsinden bir tedarik ve TL cinsinden bir faturalandırma söz konusu ise işletmelerin TL cinsinden kredi bulmaları kur riskini azaltma bakımından daha doğru bir tercih olacaktır. Tersi bir durum söz konusu ise de faturalandırmada kullanılan kur üzerinden bir kredilendirme daha uygun olacaktır.