Şirketler şimdiye kadar kurumsal yönetim, risk yönetimi, denetim gibi itibar ve güven araçlarını yerleştirmekte epeyce yol aldılar. Ancak bunlar krizlerle baş etmekte tek başlarına yeterli değil.
Dr. Gökhan Yılmaz,
Suistimal, Uyum ve Kriz Yönetimi Danışmanlığı Lideri, PwC Türkiye
Salih Aksu,
Suistimal, Uyum ve Kriz Yönetimi Danışmanlığı Kıdemli Danışmanı, PwC Türkiye
Günümüzün iş liderleri uzun süredir iki şeye odaklanmış durumdalar: maliyetleri düşürmek ve operasyonları iyileştirmek. Her ikisi de somut avantajlar sağlarken, sadece bunlara odaklanmak, kurumsal dayanıklılığın düşmesine, dolayısıyla şirketin krizlere dirençsiz hale gelmesine yol açabiliyor.
Şirketler krizlerden farklı derecelerde etkilenir. Kimi şirketler krize daha hazır olduğundan etkiyi daha uzun tolere ederken, kimileri hazırlıksız yakalanabilir. Tıpkı bağışıklık sistemi güçlü birinin virüsü hafif atlatmasının daha muhtemel olması gibi.
Ne var ki krizlerin kurumlar üzerindeki etkilerinin büyüklüğü krizin ne kadar süreceğiyle de ilişkili. Kriz uzun döneme yayıldığında etkiler daha kalıcı hale gelecektir. Örneğin kalp krizi geçiren birinin beynine oksijen gitmeden geçen süre gibi, bu süre ne kadar uzarsa, zararın kalıcılığı da o derece fazla olacaktır.
Bir Güven Unsuru Olarak Kurumsal Dayanıklılık
Şu sıralar tüm dünyanın içinden geçtiği bir belirsizlik dönemini yaşıyoruz. Hem bireysel hem de kurumsal olarak karşılaştığımız tehditler küçümsenmeyecek cinsten. Yalnızca geçen yıla baktığımızda pandemi, küresel ekonomik kriz, doğal afetler, teknolojik gelişmeler ve değişen toplum davranışı gibi pek çok öngörülemez durumun varlığını bir arada yaşıyoruz.
Şirketler şimdiye kadar kurumsal yönetim, risk yönetimi, denetim gibi itibar ve güven araçlarını yerleştirmekte epeyce yol aldılar. Ancak bunlar krizlerle baş etmekte tek başlarına yeterli değil. Kurumsal dayanıklılık kavramı da yeni bir boyut olarak iş dünyasındaki yerini almaya başladı. Kurumsal dayanıklılığı, bir organizasyonun yalnızca hayatta kalmak için değil, aynı zamanda gelişmek için değişimi öngörme ve buna tepki verme yeteneği şeklinde tanımlayabiliriz.
‘Hazırlanmadaki başarısızlık, başarısızlığa hazırlıktır.’ der Benjamin Franklin. Bu açıdan baktığımızda kurumların kendi kontrollerinde olmayan ve zamanını kestiremeyeceği gelişmelere karşı bir ‘kurumsal bağışıklık sistemi’ oluşturması hayati önem taşıyor. Ancak uygulamaya baktığımızda hala birçok liderin bu konuya yeterli önemi vermediğini görüyoruz.
Dayanıklılık Kurumlara Nasıl Değer Katar?
PwC olarak Kriz Yönetimi konusunu bütüncül bir yaklaşımla, operasyonel dayanıklılık ve iş sürekliliği konularını birlikte el alıyoruz. Doğru adımlarla krizlerden güçlenerek çıkmak mümkün. Bu bağlamda aşağıdaki hususlara önem verilmeli:
PwC'nin Küresel Kriz Araştırması şirketlerin 10'da 7'sinin son 5 yılda en az bir kriz yaşadığını gösteriyor. Öyleyse krizlere dayanıklılığı geçici bir durum gibi görmeyip; finansal, operasyonel, hukuki, teknolojik, insani vb. birçok kriz türünden nasıl korunacağımıza dair şimdiden düşünmeliyiz.