Ülkemiz, kaliteli mavi ve beyaz yaka çalışanına, çok iyi bir sanayi alt yapısına ve güçlü bir tedarik sanayisine sahip. Hem Ar-Ge alanında hem de yatırım alanında ekipman alımı ve yeni istihdam yaratmada ciddi teşvikler mevcut.
Valeo Türkiye olarak, ülkemizde bugüne kadar debriyaj üretimi konusunda yatırımlar yaptık. Özellikle volan üretimi konusunda büyümeye devam ediyoruz. Bu üretimleri gerçekleştirmek için gerekli olan pres, ısıl işlem, talaşlı imalat ve montaj hat yatırımlarımızı gerçekleştirdik ve yatırımlarımıza devam edeceğiz. Ayrıca son 6-7 senedir alternatör, klima, radyatör ve silecek konularında da ciddi yatırımlar gerçekleştirdik. Üretimlerin hepsinde Türkiye’de olan üretimlerin içeriden alınmasına büyük önem verildi. Valeo, Türkiye’ye yatırım yaparken uzun vadede sağlanan ülke avantajlarını göz önüne alarak yatırımları gerçekleştirdi. Otomotivdeki potansiyeli başlangıçta bu ülkede gördü. Kişi başına düşen araç sayısı, coğrafi konum, rekabet şartları gibi faktörlerin hepsi dikkate alındı. Sonuçta bugüne bakıldığında yapılanların doğru olduğu görüldü. Eskiden sadece debriyaj grubu ile Türkiye’de yatırıma başlayan şirketimiz bugün, alternatör, klima ve silecek sistemleri konularında hem iç piyasa hem de ihracata yönelik üretimlerini yapmakta ve satış sonrasında da ürünlerini iç ve dış piyasaya sunmaktadır. Bu süre zarfında zaman zaman yaşanan inişler, çıkışlar ve finansal krizler, başarı ile yönetilerek, sadece 1r ürün grubunda üretim yapılırken; bugün 4 ürün grubuna çıkmayı başardık. Fabrika yatırımları ve istihdam konularında ciddi adımlar atıldı ve başarılı geçen seneler yeni yatırımların yapılmasına da vesile oldu. Kısacası Valeo yaptığı yatırımlar ve gelinen noktada Türkiye’den son derece memnun olarak, bütün sıkıntılara rağmen büyümeye devam ediyor. Türkiye, konumu ve potansiyeli ile her zaman yapılanların, yapılacaklara örnek olacağı bir ülke olduğunu bizlere gösterdi. Türkiye’nin pazarlara olan konumu itibari ile lojistik şartlar da çok önemli rol oynuyor. Coğrafi olarak pazarlara olan ulaşım kolaylığı 4-5 günlük lojistik yakınlığı, ülkemizin seçilmesindeki ana faktörlerden biri. Tabi ki olmazsa olmazı son yıllarda verilen ve sürekli yatırıma iştah kabartan yüksek miktarda uygulanan teşvikler. Bunlar gerçekten olumsuz olan havanın bir anda değişmesini sağlıyor. Kalite ve finansal başarı büyüme kararlarında en önemli göstergelerin başında geliyor. Durağan ve problemli geçen bir 2016 sonrası, 2017 yılı büyümesi yüzde 7 gibi önemli sayılacak bir aşama kaydetmiş durumda. Konuya bu açıdan bakıldığında gelişmeler pozitif gözüküyor. 2018 yılında da büyüme aynı trendde devam edecek gibi duruyor. Ancak yabancı firmalar ve yatırımcılar uzun süreli istikrara bakıyor. Örneğin Valeo Türkiye’ye 1990 yılında geldi. Sonrasında da gösterilen 25-30 senelik finansal göstergeler, ülkenin istikrarı, ülkenin sağladığı imkanlar, teşvikler gibi performansa bakılarak, kararlar alınmaya devam ediliyor. Bundan sonrası için büyüme ve yeni yatırımlara karar verme aşaması devreye giriyor. Öncelikle siyasi istikrar çok önemli. Ülkedeki emniyet, güvenlik ve coğrafi istikrar diğer önemli noktalar arasında yer alıyor. Bu anlamda son 2-3 yılda yaşanan içte ve yakın komşularımızdaki coğrafi ve güvenlik riskleri bizlere sıkıntılı günler yaşattı; bu sıkıntıların devam edeceği de görülüyor. Ancak yine de Valeo, Türkiye’deki son 25-30 senede yaşadıkları başarılar ve deneyimler ile Türkiye’ye olan inancını koruyor. Son 5 yılda yaşadığı 2 katı büyümeyi, önümüzdeki 5 yılda da devam ettirmek istiyor. Yine büyümeye ve yatırım yapmaya devam edeceğiz. Ülkemiz her şeye rağmen, kaliteli mavi ve beyaz yaka çalışanına sahip, çok iyi bir sanayi alt yapısına ve güçlü bir tedarik sanayisine sahip. Hem Ar-Ge alanında hem de yatırım alanında ekipman alımı ve yeni istihdam yaratmada ciddi teşvikler mevcut. Bu teşvikler sanayicinin karar almasını ve yatırım yapmasını cazip hale getiriyor. Bu teşviklerin bize rakip olan Doğu Avrupa ülkeleri ve diğerleri ile kıyaslanıp, iyileşmesi gereken noktalarda hızla değişiklikler yaparak, yatırım kararlarının Türkiye’ye dönmesine destek sağlanmalıdır. Özellikle Türkiye’de üretimi olmayan ve teknolojik öneme sahip konularda yeni mekanizmaları devreye alınarak, ülkenin cazibesini artırmaya devam etmeliyiz. Türkiye’nin geçmiş süreçlerde başarılı olmasının en büyük nedeninin, insan kaynağında kaliteli bir yapıya sahip olmasına bağlı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Hem mavi yaka hem de beyaz yaka olarak ihtiyaçları karşılayarak, bugünlere kadar gelindi. Ancak 2010 yılından sonra giderek artan Y kuşağı kavramı, tüm dünyayı ve sonuç olarak bizleri de ciddi biçimde etkiledi. Günümüzde insan kaynağı alanında yaşadığımız en kritik konularımızı ise şu şekilde özetleyebilirim: • Teknik eleman bulmak neredeyse yok denecek kadar azaldı. Kalıp, bakım gibi bölümlere, mevcut marketten eleman kaydırma haricinde yeni eleman bulmak çok zor. Firmalar, işe yerleştirdikleri elemanları kendi içlerinde yetiştirmek zorunda kalıyor. Deneyim kazanan elemanın aynı işyerinde uzun süre kalması çok zor. Kişilerin şirkete bağlılıkları azaldı. Çok hızlı teknik okulların yeniden yapılandırılması gerekiyor. Kısacası eğitimin tekrar ele alınması gerekiyor. • Kişilerin daha esnek, daha rahat, yoğun çalışma saatlerinin olmadığı işlere kayma isteği arttı. Kısacası değişen dünya şartları maalesef bizi de etkiledi. Eskiden yatırım yapılıp, hızlı hareket edilip eleman bulunan bir ortamdan, insan kaynağını nasıl karşılarız moduna geçildi. Yine de kaliteli bir insan altyapımız var. Teknik eleman yetiştiren, ezberden uzak, teknolojinin istediği eğitim politikalarını ön plana çıkaran master planlar ile eskiden bizi önemli kılan bu özelliğimizi yeniden ön plana çıkarmalıyız. Yoksa en önemli artımızı kaybedeceğiz.